bugün

entry'ler (250)

askere gideceklere tavsiyeler

Tek tip askerlik sisteminden sonra olan tüm değişiklikler götünde patlamış biri olarak öncelikli tavsiyem, bu konuyla alakalı araştırma yaparken yazılan yazıların tarihlerine bakılmasıdır.

Askere gelme olayım biraz çetrefilli oldu, ayrıntısına girip entry’yi boğmak istemiyorum. Sonuç olarak on günlük bir süreçte işi gücü toparlayıp (bkz: devre kaybı) olarak birliğime teslim olmak zorunda kaldım. Bu süreçte en nihayetinde hiç bilmediğim ve uzunca bir süre de lazım olmayacağını düşündüğüm için askerlikle alakalı kısa sürede çok fazla araştırma yapmak durumunda kaldım. Özellikle devre kaybı olarak katılmakla alakalı hemen hemen hiçbir bilgi elde edemedim.

Öncelikle bu yazıyı okumadan önce okuduğunuz birçok şeyi gerçekten unutun. Şu anki sistem ciddi anlamda çok farklı. Önce genel bilgiler verip daha sonra devre kaybı olarak katılmanın sonuçlarından bahsedeceğim.

21 günlük acemilik döneminde nelerle karşılaşacağınız ne yazık ki gideceğiniz birliğe göre inanılmaz fark ediyor. Hatta şöyle söyleyeyim, aynı birlik içindeki alaylar, hatta aynı alaydaki bölükler arasında bile uçurumlar olabiliyor. O yüzden şu şöyle bu böyle diye anlatırsam emin olun büyük farklılıklar ortaya çıkar ve yanlış bilgi vermiş olurum. Ben daha çok mental açıdan bakacağım olaya. Bu konuda naçizane tavsiyem, kendinizi en kötüye hazırlayın. Bakın abartmıyorum, gözünüzü korkutmak istemem ama o 21 günün özellikle ilk haftası kendinizi boktan farksız hissedeceksiniz. Keşkelerle geçireceksiniz. Sizin başınıza verdikleri usta askerlere (yani tek olayı sizden birkaç ay, hatta birkaç hafta önce gelmiş olan askerlere) bol bol sövme ihtimaliniz yüksek. Kötü davrananların Hatırı sayılır kısmı sivil hayatta bir baltaya sap olamamış, askerden sonra iş aramak için fellik fellik gezecek olan, eğitimsiz, kaba, boylarından büyük egolarını tatmin etmek isteyen insancıklar olacak. Saatler süren içtimaları psikolojik olarak daha rahat atlatmak için içinizden şarkı söyleyin, ne bileyim kendi kendinizle konuşun bir şekilde oyalayın kendinizi.

Orada acemi ersiniz, bunu aklınızdan çıkarmayın. Oradakilerin tek isteği, mevzu filan çıkarmadan oradan bir an önce siktir olup usta birliğinize gitmeniz. Orada sevgi, şefkat, merhamet yok. Bakın ben normalde çok rahat bir adamım, hani kötümser iyimser anlamında bakacak olursak iyimser bile değilim, kafamı yormam. Ama orada ciddi anlamda delirmek üzereydim.

Askeriyede mantık yoktur sözü, verilen mantıksız emirlere ses çıkarmamanız için komutanlar tarafından uydurulmuş bir sözdür. Ama bu durum o sözün gerçek olmadığı anlamına gelmez. Eğer mantık aramaya, düşünmeye başlarsanız o andan itibaren askerliğin ızdırabını katlamış olursunuz. Akıl ve ruh sağlığınız için mantık aramamak için elinizden geleni yapın.

Acemi askerlik, adı üzerinde işin acemisi olduğunuz için çok zor. Yoksa eskisi gibi yok efendim eğitimde ayılan bayılan filan insan görmedim ve duymadım. O durumlar muvazzaf asker olacaklar için geçerli genel olarak. Size verilecek eğitim sağa dön sola dön, verecekleri 45-50 yıllık g3 veya ak-47lerle selam ver tüfek omza, son hafta da tören provası. Her gün aynı eğitimleri görecek, buna rağmen öğrenemeyen askerler yüzünden küfürler edeceksiniz, alışın. Diyorum ya, herkesin amacı sizin oradan bir an önce gitmeniz.

Devre kaybı olarak katılmaya gelince, ne yazık ki o da duruma göre fazlasıyla değişiyor. Genel olarak üç ihtimal var: çok gecikmemişseniz(genelde 1-7 gün arası) teslim olduğunuzda orada olan celple dağıtıma çıkar, acemiliğinizi kısaltmış olursunuz; Orta derecede gecikmişseniz (buna 7-10 gün diyebiliriz) devre kayıpları olarak ayrı dağıtım olursunuz ama bu aşırı düşük bir ihtimal; eğer 10 günden fazla gecikmişseniz çok büyük ihtimalle bir sonraki celple beraber dağıtıma çıkarsınız, yani 21 günlük acemiliğiniz 35 hatta birliğinize göre 40 güne bile çıkabilir. Ama bu durum dışarıdan göründüğü kadar kötü olmayabilir, şöyle ki; celpler arasında genelde bir hafta bir boşluk olur, o boşlukta tüm işlere sizi yollayıp ağzınıza sıçarlar ama sonraki celp gelince biraz daha iş bilen pozisyonda olduğunuz için diğerlerine göre nispeten daha rahat bir 21 gün geçirebilirsiniz. Dediğim gibi bunlar çok değişken durumlar, ihtimalleri anlatmaya çalışıyorum. Siz yine de elinizden geldiğince devre kaybı olmamaya çalışın.

Usta birliğinize gelince, yine bu da değişken olmakla beraber acemiye göre ya inanılmaz rahat ya da biraz daha rahat olursunuz. Komutanlarınızla daha rahat muhatap olur, kendinizi bir insan gibi bir birey gibi hissetmeye başlayabilirsiniz. Acemiye göre daha rahat olacağınız %98 ihtimaldir.

Sözleşmeli er, uzman onbaşı-çavuş, astsubay alımlarının inanılmaz derecede fazla yapılmış olmasından mütevellit askerliğini yukarıda saydıklarım gibi muvazzaf olarak değil de zorunlu askerlik kapsamında yapan bir askerin bir çatışmaya girme ihtimali inanılmaz derecede düşüktür. Yani askerliğiniz televizyonlardan aşina olduğunuz yerlere çıkarsa oturup ağlamanıza gerek yoktur. Hatta bir laf vardır; doğuda askerlik yapanın anası, batıda askerlik yapanın kendisi ağlar diye. Doğuda yapacağınız askerlik, inanılmaz düşük ihtimaller dışında batıya göre rahat olacaktır. Ailenizi ve sevdiklerinizi, rahat olduğunuza ikna etme kısmını size bırakıyorum.

Özet şudur: acemiliğinizi sağ salim atlatmaya bakın, usta birliği bir şekilde bitirilir.

Son söz: Zorunlu askerliğin gerekliliği, insan hakları perspektifinden bakıldığında doğruluğu, bu konuda aihm’nin Türkiye’yi defalarca tazminat ödemeye mahkum etmesi gibi konulara girmiyorum. Bir kuralı değiştiremeyen, o kural uymaya mahkumdur. Şu konjonktürde, bu toprak sınırlarında erkek olarak doğan her birey öyle ya da böyle askerlik yapmak zorundadır. Gitmeden önce bunu kafanızda oturtursanız daha rahat bir askerlik dönemi geçirirsiniz.

Kazasız belasız, sağ salim gidip sağ salim dönmeniz dileklerimle.

sendika başkanının 1 milyona makam aracı alması

Ağrı'dan Kars'a pek çok yere gittiklerini belirten Gök, "Rakamı bilmiyorum. Arkadaşlar pazarlık yapıp aldı. Mercedes aldığında da bir yığın dert oluyor, diğer arabalarda da dert bitmiyor. Kars'a, Ağrı'ya, Muş'a her yere gidiyorum. Ne gerekiyorsa o yapıldı, bu konulara mı kalındı" dedi.

“Ne gerekiyorsa o yapıldı, bu konulara mı kalındı” demiş.

Bu ne demek biliyor musunuz?
Sadece ben mi yapıyorum bunu da benim üstüme geliyorsunuz demek.
Ben makam aracı alıyorum, başkaları başkasının kesesinden neler neler alıyor demek.

Adam kendi kendini ele veriyor ama kimin umrunda?
1 milyon liraya, tanesi 200 liradan tam 5.000 adet uçak bileti alınır yahu, ayıptır, günahtır, kul hakkıdır.

Kimsenin yanına kalmaması dileğiyle.

ayrıldıktan 10 gün sonra yeni birini bulan kişi

Kimine göre şerefsiz, kimine göre karaktersiz, kimine göreyse neler neler.
Hepsini geçtim ama anlamadığım şu, ayrıldıktan sonra bir zamanlar kişi için çok önemli olan bir insanın acı çekmesini hangi hastalıklı beyin isteyebilir ve acı çekmesinden mutlu olabilir ki?
Madem acı çekmesi seni mutlu ediyor neden zamanında o kadar mutluluk veya mutluluk verme umudu verdin?
Madem ayrıldınız neden sen de kendi hayatında dönmüyorsun arkadaşım, neden saçma sapan saplantılar içine giriyorsun? Ortada bir ayrılık varsa bu ilişkiden mutlu olamayan en az bir taraf vardır. Diğer taraf da neden kendi mutluluğu için çabalamaya başlamak varken mutlu (olan veya görünen) tarafın mutluluğunu hayret verici ve yer yer iğrenç olarak nitelendirip içten içe kinlenmektedir?

Özetle, sizi artık hiç ilgilendirmeyen kişidir.
Kimine göre de zaten ooh ne güzel, demek bu kadar kötü bir insanmış da haberin yokmuş ne güzel kurtulmuşsun kişisidir.

türk eğitim sistemi

Her gelenin değiştirdiği, gelenlerin bile kendi içinde defalarca değiştirdiği sistem.
Baştan ele almak gerekirse, el kadar bebeler yüzlerce soru çözmeye mahkum bırakılıyor. El kadar dediğim 2-3-4’e gidenler, yani gerçekten el kadarlar.

O yaştaki çocukların gözünde ödev yalnızca bir külfet olarak görünüyor. Çocuklar okulda oyun oynayamıyorlar, artık dışarıda oynama olayı da pek kalmadığı için çocuklukları ne yazık ki tv tabletten ibaret olmaya başlıyor.

Liselere geçişi arapsaçına çevirdiler.
geçenlerde oturuyorduk, birimiz lgs birimiz oks birimiz sbs ile girmiş liseye, büyük küçükten sadece 4 yaş büyük. Binlerce birinci binlerce ikinci çıktı teoglarda. Her yere (her yer derken gerçekten her yer) anadolu ve fen liseleri açıldı, meslek liseleri büyük ölçüde itibarsızlaştırıldı ve insanların gözünde tabiri caizse bir baltaya sap olamayanların gittiği bir yer haline geldi.

Herkes ama herkes üniversite okumalıymış gibi bir hava oluşturuldu. Üniversite okuyanların hatırı sayılır bir kısmı, okudukları bölümün türkiye şartlarında ne yazık ki bir işe yaramadığını yine ne yazık ki mezuniyet sonrası öğrendiler ve bu esnada bir zanaat edinmek için en değerli zamanlarını da üniversitede harcadılar.

Oy kaygısı güderek Var olan üniversiteleri ıslah etmek yerine her yere ama her yere üniversite açtılar, ilçelere yüksekokullar açtılar ve üniversite okumayı -insanları tembelliğe iterek- kolaylaştırdılar. Önceden büyük fedakarlıklar gerektiren üniversite eğitimi pürgerizekalı insanları dahi üniversite okumaya yöneltti. Kesinlikle yanlış anlaşılmasın, pürgerizekalıdan kastım ders yönünden, derse harcanılan zamanın çok daha küçük kısmını zanaat edinmeye harcadığı takdirde hem kendine hem millete daha faydalı olacak insanlardan bahsediyorum.

işin en önemli kısmı, öğretmenler. Pilotlar 6 ayda bir teste sokuluyor, uçuş yetkinliğini koruyor mu diye ancak cidden okulu bitirmiş olmak haricinde öğretmenlik vasfını en ufak bir şekilde taşımayan insanların eline bu vatanın çocukları emanet ediliyor. Bir kısmını aynelyakin gördüğüm için rahat konuşuyorum. ilkokul/anaokulu öğretmeni ama içinde çocuk sevgisi yok. Bir öğretmen, öğrencilerini yaz tatili sonrasında bile gördüğünde içi kıpır kıpır olmuyorsa kusura bakılmasın o öğretmen o öğrencilere hiçbir şey katamaz. bir öğretmen gelip selam verdiğinde o selamı almayan öğretmen, eğitime en ufak bir katkıda bulunamaz. Pilotlara insanlar emanet ediliyor ancak öğretmenlere geleceğimiz emanet ediliyor, sadece diplomaya değil, bunlara da bakılmalı.

Önerilerim neler derseniz,
-en başta yapılması gereken hamle şu, yetkililer çıkıp ‘bundan dört yıl sonra öğretmen olanların maaşı %100 zamlı olacak.’ demeli. Bakın o zaman zehir gibi çocuklar nasıl öğretmenliğe yönelecekler. Zeki ve çalışkan öğretmen zekş ve çalışkan öğrenci yetiştirir.
-belki marjinal gelecek ancak müdürler öğretmenler arasından değil profesyonel yöneticiler arasından seçilmeli. Zira ne yazık ki istisnalar haricinde günümüz öğretmenleri sistemin kötülüğünün de etkisiyle dar bakmaya başlıyor ve makamlarını aşırı biçimde kendi menfaatlerine göre kullanıyor. Ben öğretmenlere yalakalık yapmak için diğer öğretmenlerinin hakkını alenen yiyen müdürler bile gördüm.
-mesleki eğitim çekicileştirilmeli ve gerçekten herkes ama herkes üniversiteye yönlendirilmemeli. Mesela bunun için 7-8.Sınıflardan itibaren yazları 2 hafta bile olsa öğrenciler zanaat kurslarına vesaire yönledirilmeli ve hatta zorunlu tutulmalı. Alt düzey bir memur olacağına üst düzey bir zanaatkar olabilecek öğrenciler kendilerindeki cevheri keşfedebilmeli.
-eğitim sistemi iktidarlar/partiler üstü olmalı ve ayaküstü değiştirilememeli.
-öğretmenler en azından yılda bir kontrol edilmeli. Klasik müfettiş kontrolü değil, zira gelip birkaç evraka bakıp çekip gidiyorlar, hiçbir şey umurlarında değil. istisnai durumlar haricinde Bir öğrenci 4.sınıfa gelmişse ve adını soyadını yazamıyorsa o öğretmende kesinlikle bir sıkıntı vardır diye düşünüyorum.

Özetle, iyi eğitim sistemi iyi öğretmen iyi öğrenci.

ağlayan kadını susturma taktikleri

Aslolan ağlatmamaktır.
Sizden kaynaklanmayan bir sebeple ağlıyorsa ‘ben, hep senin yanındayım.’ demektir.
Belki susmaz ama bu cümlenizi bir kadın asla unutmaz.
Unutandan da zaten size yar olmaz.

torpil atmak

Çocukluğuma dair en özlediğim anılarımdandır kendisi. O zamanlar her yerde bombalar patlamadığı için insanlar korkmazlardı, ha irkilirlerdi ama ‘çocuklar torpil atıyor’ derler ve korkmazlardı. Enteresan bir biçimde torpil attığımız için dayak yediğimizi filan hiç hatırlamıyorum. Şu an öyle bir şey olsa en iyi ihtimalle polis çağırılır, gelir uyarıda bulunur giderler. Bilmiyorum, belki de klişe bir tabir ama biz çocukken daha mutluyduk be, bakın her şey daha güzeldi demiyorum, mutluyduk.

fanatizm

Fanatizm, en hafif tabiriyle bir hastalıktır. insanların aklına ilk etapta ister istemez yalnızca takım tutmak olarak geliyor ancak fanatizm tutulan takımla alakalı olabileceği gibi siyasi partiler, hayat tarzı, meslekler, memleketler ve hatta yeme içme alışkanlıklarında bile olabilir.
Örneğin, ülkemizde de ne yazık ki sıkça görüldüğü üzere insanlar parti liderlerini veya siyasi partilerini taparcasına sevebiliyor. Bunu yalnızca iktidar partileri için değil, muhalefet partileri için de söylemek ne yazık ki mümkün. insanlar kendilerini kültürleriyle bilgileriyle vs değil tuttukları takımla, destekledikleri siyasi partiyle, memleketleriyle ön plana çıkarmaktan haz duyuyorlar. Bunun da altyapısı ne yazık ki ön plana çıkartmaya çalıştıkları özelliklerin onlara çıkar sağlayacağı düşüncesi. insanların içlerine bakmadan dışlarına göre anlamanın daha kolay olması. Sonuç olarak, fanatizm hastalıktır.

telefonların dinlendiği gerçeği

Kesinlikle Dalga malzemesi olabilecek bir konu değilin üstüne iyi denk geldi. Keşke yazarlarımız arada bir de yazılanları okumaya zaman ayırabilse.

telefonların dinlendiği gerçeği

Uludağ sözlüğe çok uzun bir aradan sonra yazma gereği duymamın sebebi.
Bir gün arkadaşımla şu an hatırlamadığım bir ürün hakkında konuştuktan bir veya iki gün sonra ürün google reklamı olarak karşıma çıktı.
Dün de epey gaz sancısı çeken minnak yeğenimi el hamağı gibisinden bir şey kurup sallarken ‘aslında hamak alsak daha iyi olur, bu kadar yorulmayız hem’ diye düşünürken bugün google reklamlarında indirime giren bir bebek hamağı çıktı karşıma.
Müşterilerine doğru ürünü pazarlayabilmek için bu denli çirkefleşebilen bir firma olması hakikaten çok üzücü.
Bu dediğim şu an için apple ürünlerinde rast geldiğim bir durum, android kullanıcılarında var mıdır yok mudur bilemem.
Sonuçta kuvvetle muhtemel ki google apple ile bu konuda bir işbirliği içinde. Dediğim gibi, karşıma doğru ürünü çıkarabilmek için böyle bir şey yapmaları en iyi ihtimal kişisel verilerin korunmasına aykırı bir durum ve kesinlikle dalga malzemesi olabilecek bir konu değil. başıma iki kere gelmiş olmasa denk gelmiştir diyeceğim ama büyük ihtimalle telefonlarımız yalnızca konuşma esnasında değil sürekli olarak dinleniyor.
Edit: imla.

rte nin anayasa değişiklik teklifini veto etmesi

Net söylüyorum, yüzyılın trollü olur.

sıçtık kelimesinin mesleklerdeki terminolojisi

karar henüz kesinleşmedi temyiz edeceğiz.
avukat

yaşamının eksenine dini oturtmuş insan

Bu benim. Bu durum beni ilgilendirir, sataşmak için bahane arayan dallamaları değil. Halimden gayet memnunum.
Bir cümle kurmadan önce o cümleye kırılacak gücenecek insanları düşünüp söylemekten vazgeçebiliyorum mesela bu sayede. Yoksa ağız dolusu küfürler etmeyi de bilirim.

Ben size nasıl sataşmıyorsam siz de bana sataşmayın be. Çok şey istemiyorum.

öldüğüne en çok üzülünen dizi ve oyun karakterleri

ned Stark - game of thrones.
Buna paralel olarak en çok o joffrey piçinin ölmesine Sevinmiştim.

bilakaydüşart

Kayıtsız şartsız, herhangi bir kısıtlama olmaksızın manasına gelen ve resmen ağızda dağılan kelime.

sözlük yazarlarının itirafları

Hiçbiriniz beni tanımıyorsunuz, ben de Hiçbirinizi tanımıyorum. Bu sözlüğe ilk geldiğimde çok meraklıydım, sol fıreym şimdi olduğu gibi lağım çukuru değildi. Aptal trolller vardı evet ama bu kadar ayrıştırıcı, bu kadar haysiyetsiz, bu kadar seviyesiz değildi. Ben çok entry girmem sözlüğe, yaklaşık 3 yılda 660 küsür entry girmişim. Yani günde bir tane bile değil. Ama çok okuyorum ben Sözlüğü, okurdum. Oylardım da. Ama bıktım be sözlük, bıktım. Rahatlamak için girdiğim Sözlükte gördüğüm başlıklara entrylere tahammül edemez oldum. Elimden de bir şey gelmiyor ki ağzına sıçtığımın trollünü siktir edeyim Sözlükten. Baksanıza, içimi döküyorum size be. Klişe bir tabirdir ama cidden ailem gibi oldunuz, tamam belki abartılı oldu ama dostum gibisiniz lan.*
Kafa iznine çıkıyorum sayın yazarlar, biliyorum döndüğümde hiçbir şey değişmeyecek ama ben bir umut yine geleceğim. Sağlıcakla kalın.

çaylak olsa da yarılarak gülsek denilen yazarlar

(bkz: zall)

Ama biraz zor sanki.

hastası olunan sözler

En kötü çaresizlik bir babanın çaresizliğidir.

Hepimizden uzak olması dileğiyle.

avukatçılık okuyan kızın namusu

Hukuk olmasın o?

Başlık açanın namusundan kat be kat daha fazla olan namuStur.

kabeye bomba bağlayıp allahtan fidye istemek

Rabbi sınamak kula vazife değildir.
Troll ol ama terbiyesiz ve aşağılık olma.

Saçma sapan harekettir.

aşk neden kasım da başkadır

Sweet November filmini kasımda aşk başkadır diye çeviren denyo yüzündendir. *